-Niçin Murat Karayalçın Genel Başkan Olmalı?
Değişim ve dönüşüm gibi soyut lafların içini doldurmak gerekiyor. Değişmek ya da dönüşmek, özümüze dönmektir. Yoksa, koltuğa oturanı değiştirmek değil. Politika üretmektir, günlük kayıkçı kavgası değil. Öze dönüş, evvela halkçılıktır. Partiden başlayarak, idareyi, oligarşiden kurtarmak, egemenliği halka, halk adına üyelere devretmektir. Dönüşüm ve değişim, devletçilik ve ekonomik milliyetçiliktir. Emperyalizmi ve onun güncel doktrini neoliberalizmi, İzmir’den denize dökmektir. Dinimizi, sömürüden kurtarıp özgürlüğüne kavuşturacak bir laiklik anlayışıdır. Murat Karayalçın tüm bunları vaad eden, daha biz söylemeden bunları yüksek sesle ifade eden bir devlet adamı. Alternatiflerinin hiç bir politik çözüm sunmadığı bir ortamda, çözümü ve vizyonu olan bir adaya karşı çıkmak, gaflet ve delalettir.-
Murat Karayalçın ile üç hafta önce görüştük. Bülent Karagöz ile gerçekleştirdiğimiz ziyaretin nedeni, CHP’ye yeni bir yön vermesi için Karayalçın’ı ikna etmekti. Oldukça temkinli yaklaştığını hatırlıyorum. Ancak, giderken genel başkanlığı için dua ettiğimi söylediğimde, gözlerinin içi güldü. Uzun bir görüşmeydi aslında. Sanırım, niçin genel başkan olması gerektiğine dair argümanlarımız, bir nebze olsun katkı sağladı (Bülent Karagöz’ün Karayalçın ile yaptığı röportajlara YouTube kanalından ulaşabilirsiniz).
Tarih, bazen insana fırsatlar sunar, kişiyi öne çıkarır. Bu durumda görevi kabul etmek kişisel ikbal için değildir. Tarihsel sorumluluğunuz, sizi mecbur etmektedir. Murat Karayalçın tam olarak böyle bir sorumluluk altında.
Fatih Portakal evvelsi gün müjdeyi verdiğinde sanırım en az şaşıranlar ben ve Bülent Karagöz olduk. Zira Karayalçın bizi dikkatle dinledi. Biz de onun misyonu üstlenecek adam olduğunu anlamıştık. Murat Karayalçın, mevcut (nobran) lider profiline uymuyor. İnsanları dinliyor, anlamaya çalışıyor. Türk siyasal yaşamında son derece azalan, daha doğrusu tasfiye edilen “devlet adamı” geleneğinin gereği budur. Dahası, Karayalçın kısa bir konuşmada dahi, bilgisiyle insanı etkiliyor.
Okumaktan asla vazgeçmediği, dünyayı gayet iyi anladığı besbelli. Açıkçası, CHP tabanının asıl üzülmesi gereken, böyle bir beynin niçin bunca yıldır gölgede kaldığı, vizyondan ve politika üretmekten yoksun genel başkanlarla yılların nasıl heder edildiğidir. Kısacası, zararın neresinden dönülse kardır. Yıllar önce olması gerekenin, zamanı gelmiştir. CHP Karayalçın’ın genel başkanlığı fırsatını bu kez ziyan etmemeli.
CHP, malumunuz, muhalefette güçlenemedi, aksine dejenere oldu. İmar yağmasından aldığı payla başı dönen, iktidara biz gelsek bu kadar kazanamazdık diyerek Adalet ve Kalkınma Partisine razı olan bir kesim parti içinde yuvalandı. Bu kesim, küreselleşmenin ve neoliberalizmin, halkı acımasızca yoksullaştırıp zengini göklere çıkaran düzenine uyum sağladı. DPT’ye karşı olduğunu, zenginden vergi alınamayacağını, maden yağmasını daha da arttıcağını halen söyleyen DEVA Partisinin altılı masaya oturabilmesi bu durumun sonucudur. Ancak CHP tabanı bu değil. CHP, Cumhuriyetin gerçek sahibi olarak, ülkeyi kurtarma misyonunu üstlenebilecek durumdadır. Bu kurtuluş zannedildiği gibi, karşıt kesimlerin tasfiyesi değildir. CHP iktidarı, din-i İslamı bezirganların elinden alıp, sömürü nesnesi olmaktan kurtaracak, dinimizi özgür kılacaktır. Ulusal sermaye ise, küreselleşmenin işbirlikçisi olmaktan, ithalat ve rantla ülkeyi sömürmekten kurtulup gerçek kalkınmanın hizmetinde “rasyonel” sanayi kapitaline dönüşebilir.
Tüm bunlar için, değişim ve dönüşüm gibi soyut lafların içini doldurmak gerekiyor. Değişmek ya da dönüşmek, özümüze dönmektir. Yoksa, koltuğa oturanı değiştirmek değil. Politika üretmektir, günlük kayıkçı kavgası değil. Öze dönüş, evvela halkçılıktır. Partiden başlayarak, idareyi, oligarşiden kurtarmak, egemenliği halka, halk adına üyelere devretmektir. Değişim ve dönüşüm, hamasetten kurtulmuş bir devletçilik ve ekonomik milliyetçiliktir. Devrimciliğin küresel misyonun üstlenmek, küreselci emperyalizmi ve onun güncel doktrini neoliberalizmi İzmir’den denize dökmektir. Dönüşüm ve değişim, dinimizi sömürüden kurtarıp özgürlüğüne kavuşturacak bir laiklik anlayışıdır. Murat Karayalçın tüm bunları vaad eden, biz söylemeden bunları yüksek sesle kendisi ifade eden bir lider.
Fatih Portakal’ın kendi YouTube kanalında yaptığı program Türk siyaseti için ilaç oldu. Öte yandan, gelen yorumlar, Karayalçın’ın genel başkanlığına, tabiri caizse, bozuk atanlar olduğunu gösteriyor. CHP için normaldir denilebilir, her kafadan bir ses çıkması, demokrasinin gereği. Ancak gelen itirazlar, demokrasiye tahammülsüz bir anlayışın izlerini taşıyor. Dahası, ciddi anlamda iftira ve manipülasyon içeriyor. Dolayısıyla, bunları kısaca özetleyip naçizane yanıt vereceğim.
1) Karayalçın yaşlı. Yaşlılardan bıktık, genç biri genel başkan olsun.
Cevap: Murat Karayalçın son derece dinç ve becerikli. Yaşlı değil, tecrübeli demek gerekir. Genç diye, başarılı olacağının garantisi yoktur. Genç alternatifler, hoş ve beyni boş tipler. Bir politika alternatifleri, çözüm reçeteleri yok. Türk siyasetinin mevcut yapısına uygun, Tayyip Erdoğan’ın CHP söylemli ve genç versiyonları. Onun bilgisine sahip genç bir alternatif yoksa, yaşlı bir lider pekâlâ tercih edilmeli.
Nitelikli genç alternatif yok. Çünkü Türkiye’de politik alan yeni politikacı yetiştirmiyor. Partiler demokratik değil, gençler ideolojik ve siyasal vizyon kazanamıyor, yükselme olanağı bulamıyor. Sonunda partiyi bırakıyor ya da ortama uyup rant edinmeye yöneliyorlar; siyasal kurtuluş arayışına değil. Gençlerin en alası Babacan’dı, ülkeyi batıran da odur. Amerikancı, liberal, müteahhit olacağına, Cumhuriyet’in has evladı olan birisi, genel başkan olmalı. Joe Biden 80’i geçti, tekrar seçilecek. Zira ABD seçmeni onda geçmişin müreffeh günlerini gördü. Geçmişte de Türkiye’yi Özal’dan kurtaran Demirel ve İnönü oldu. Kriz zamanlarında, geçmişin küllerinden kurtuluş reçetesini çıkarıp, yangın yerini yeşerten yaşlılardır.
Karayalçın bu süreçte partiyi yeniden yapılandırabilir, demokratik bir CHP yaratabilir. Ayrıca ekonomiyi, dış politikayı, devletçiliği ve kalkınmayı biliyor.
2) İmamoğlu olsun ya da Özgür Özel.
Cevap: Karayalçın’ın genel başkan olmasını isteyen zaten İmamoğlu. Zira parti demokratik değil, bu durumda kurultay da adil olmaz. Tek yol, Kemal Bey’in de karşısına çıkmayıp razı geleceği bir aday çıkartmak. Sonra parti demokratikleşir (Karayalçın bunu savunuyor) ardından, delege isterse İmamoğlu’nu seçebilir. Öyle bir durumda, İlhan Cihaner’in de şansı olur. Ancak şu an ne yazık ki onun da şansı yok.
Özgür Özel diyenler, kendilerini uyanık zanneden arkadaşlar. Aslında Kılıçdaroğlu kalsın diyen ama bunu söyleyemeyen kesim. Özgür bey 28 Mayıs hezimetinden sonra, “Kılıçdaroğlu istifa diyenler AKP trolüdür” diye nara atan bir kardeşimiz. Kendisi, sayın genel başkanın adayıdır. Kılıçdaroğlu olmasın, ancak ondan dahi daha fazla “Kılıçdaroğlucu”, kraldan daha kralcı bir genel başkan olsun. Bu senaryo tutmaz, bunu kimse yemez.
3) Karayalçın, Tansu Çiller ile koalisyon kurmuştur, başarısızdır.
Cevap: Açık konuşayım. Bunu söyleyenler, nasılsa gençler bilmez diye, hepimizi aptal yerine koyan bozguncular maalesef. İnsanlara soralım, 1990’lar mı iyi idi bugün mü diye. Aklı olan ve hatırlayan herkes, 90’ları tercih eder. Neyini gördünüz o koalisyonun? Nasılsa bilen yok, atış serbest, Karayalçın’ a çamur at gitsin. Her şeyden önce Karayalçın’ın yolsuzluğu yok. O günlerde ülkeyi ANAP’tan kurtarmak için DYP-SHP tek alternatifti. O koalisyon bugünkü hükümetten kat be kat başarılıydı. Ülkeyi 1994 krizinden çıkarttı. Krizin nedeni de koalisyon değildi; önceki ANAP politikalarının mirasıydı. Konvertibilite yalanı, 1991’den itibaren ülkeyi darboğaza sokmuştu.
90’lar farklıydı. Demokrasi vardı. Seçmen daha iyisini aradı, merkez partiler bölündü ve Karayalçın kaybetti. Hepsi bu. Seçimi kaybetmek, başarısız ya da kötü olmanın ölçüsü değil. Bu iktidar 20 yıldır kazanıyor. Başarılı mı peki?
3) Karayalçın Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde başarısız oldu, belediyeyi Gökçek’e teslim etti.
Cevap: Murat Karayalçın’ın kazanamamasına sebep Ecevit’in bir başka aday göstermesi ve o yüzden oyların bölünmesi idi. Benzer şekilde merkez sağ da bölündü. Herkes Ecevit’i uyardı ama o maalesef ikna olmadı. Olan Ankara’ya oldu.
Görüldüğü üzere, Karayalçın aleyhine düşüncelerin tutarlı bir yanı yok. Yaşlı diye onu istemeyenler, daha yaşlı birisinin Cumhurbaşkanlığına 10 yıl daha razı olacaklar. Zira sayın Kılıçdaroğlu bırakmayacak, kendisinden sonraki halefini de belirlemeye çalışarak nitelikli birinin gelmesine izin vermeyecektir.
-Selahattin Okuroğlu