Yeni oyun sahnelerde, kaçırmayın…
Başroller; Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu ve Recep Tayyip Erdoğan…
Yardımcı oyuncular; Abdullah Gül, Daron Acemoğlu, Jeremy Rifkin, Tuncay Özkan, Nagehan Alçı, Sadullah Ergin ve diğerleri…
Senaryo: Sam Amca ve Büyük Britanya Ana Kraliçe
Memleket “mankurtlaşıyor” demiştim yıllar önce…
Düşünen, üreten bir toplum olmaktan çok uzaklaştık, sözüm ona 21. yüzyılın aydınlanmasını yaşıyoruz…
Geriden!… Yani tersinden!…
Yaşamak pahalı, çalışmak ucuz…
Üretmek pahalı, konuşmak pahalı, bedeli oldukça ağır…
Alem giderken Mersin’e biz gidiyoruz tam tersine…
Avrupa Orta Çağının karanlık dehlizlerinde geziniyoruz…
Giderek cahilleşen ve değer yargılarından kopartılmış bir toplum…
Afganlaşıyoruz demiştim yine bir zamanlar ve öyle de oldu…
Taarikatler, cemaatlar yetmedi Suriyeli ve Afganlıları doldurduk ülkeye…
Şarklı, kirli gericilik egemen oldu ülkeme…
Sınırlar kevgir olmuş kim giriyor, kim çıkıyor belli değil adamlar selfi çekerek giriş yapıyorlar Türkiye’ye…
Aynı model, ABD ordu malı sırt çantaları ile İstanbul gibi büyük şehirlere dağılıyorlar…
İyiliğe dair hiç bir emare yok, gelecek daha da karanlık…
Peki neden?
Bu bereketli toprakların insanları neden karanlığa mahkum edildi ve nasıl buna razı gelindi?
İslamın araçsallaşması ile, Amerikan dizaynı bir ümmetçilik ile, gericiliğin hakimiyeti nasıl sağlandı?
Ahlaki erozyon, dezenformasyon ve tüm değerlerin çöküşü…
Tüm askeri darbeler, Amerikan işbirlikçisi Faşist kafanın ürünü değil miydi?
Amerikancı iktidarlar memleketin fabrikalarını satarken alkışlatan neydi vatansever yurttaşlarına?
Adamın mülkiyeti satılıyor, yabancı sermaye ülke ekonomisini ele geçiriyor, üretim araçlarını topluyor teker, teker…
Şeker fabrikaları haraç mezat satılıyor ve ülkenin şeker piyasası Amerikan Cargill şirketinin insafına terkediliyor…
Ülkenin yurttaşları istiklal marşı eşliğinde alkışlıyor…
Ve satanı alkışlayan adamlar “babalar gibi satarız” diyerek kafa tutuyor “satamazsınız” diyen vatan hainlerine(!)..
Çünkü memleketi yabancıya satmanın adı vatanseverlik olmuş, dedim ya değerler erezyonu işte tamda bu…
Tütün fabrikaları satılıyor American Tobacco şirketine, alkışlıyor ‘vatansever’ yurttaşlar yine İstiklal Marşı eşliğinde…
Madenler yabancı şirketlere peşkeş çekiliyor yine alkışlıyorlar…
Telekom Lübnanlı Harririye peşkeş çekiliyor yine alkışlıyorlar…
Tüpraş, Petkim, Sümerbank, Madenler, Limanlar gidiyor elden0 yine alkışlıyorlar…
Ve Özal’a rahmet okuyorlar, Kenan Evren’e de dümenden lanet okuyorlar…
Ve ülkenin yurttaşları alkışlıyor kırların boşaltılmasını, ülke insanının metropollere yığılıp iş dilenmesini…
Kırları savunmasız nasıl bırakırsınız?
Çiftçiyi kazanamaz duruma getirirseniz, tarımı ve hayvancılığı bitirirseniz bu mümkün…
Öyle de yaptılar ve Anadolu topraklarında mülkiyet değişmeye başladı…
Ülke haraç mezat, iflas eden çiftçinin toprağı da yabancı bankaların haczine ve insafına terk edilmiş…
Tefeci cennetine dönüşmüş Anadolu’dan kaçan kaçana…
Bunun adına Neoliberalizm diyoruz işte… Küreselleşme diye de yutturdular.
Küresel sermaye Türkiye’yi teslim almış durumda…
Fabrikaları ile, limanları ile, üretim araçları ile, her şeyi satın alıyorlar haraç mezat…
Ve birileri halen “babalar gibi satıyorlar” bu ülkenin geleceğini… Of
Ekonomik işgal altındayız…
12 Eylül ile başlayan vahşi süreç…
Özal ve Erdoğan iktidarları ile tamamlandı…
Anadolu topraklarında mucizeler yaratacaklardı, yarattılar…
Anadolu boşaldı, topraklar ve üretim araçları el değiştirdi.
Anadolu işgal edildi…
Savaştan daha ucuz değil mi?
Hemde son derece yasal…
Adamlar parayı bastılar ve aldılar…
Turgut Özal, Recep Tayyip Erdoğan, Kemal Derviş, Ali Babacan, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Ahmet Davutoğlu…
Bugüne kadar iktidarlar böyleydi…
Neoliberalizm ile yani Küresel sömürgecilerle iş birliği içinde bu vatanın tüm üretim araçlarını teslim ettiler….
Anadolu’yu işgale açtılar…
Ali Babacan, mucize çocuk, Mc Kinsey raporunu Erdoğan’la birlikte uygulamaya koyan adam…
AKP dönemindeki özelleştirmelerin (yabancılara peşkeşin) baş mimarı…
Küçük Enişte yani Suriye politikasının baş kahramanı Ahmet Davutoğlu…
İktidar partisinden kovulanlar…
Bugün neredeler?
Kurtuluş savaşının Partisi, Altı oku ile devrimlerin anası olan parti ile birlikteler…
Bırak barajı aşmayı, yüzde 1 bile oyu olmayan adamlar, CHP seçimi kazanırsa Cumhurbaşkanı yardımcısı olacaklar. Yetmedi, yanında Bakanlıklar verilecek….
Neden kardeşim, neden?…
Ülkeyi bu hale getiren Neoliberaller neden ve nasıl CHP ile böyle bir pazarlık yaptı?
Arkalarında bir halk desteği yok.
Halkı değil, peki kimi temsil ediyorlar bu ittifakta?
Oysa CHP hiç bu kadar yakın olmamıştı iktidara…
Tek başına seçime girse idi 2. turda çok büyük bir farkla seçimi alabilecekti…
Ama birileri bir şeyler planladı…
Küresel sermaye kendisini garantiye alıyor…
Yani her ihtimale karşı muhalefeti dizayn ediyor…
Nasıl mı?
İşte Ali Babacan, işte Ahmet Davutoğlu…
Bu iki küresel sermaye işbirlikçisi, CHP ile masaya oturtuldu…
Görüntüyü kurtarmak içinde Saadet ve Demokrat Partiyi de masaya dahil ettiler…
Kemal Kılıçdaroğlu büyük bir tuzağın içine çekildi ve dünün azgın AKP’lisi Nagehan Alçı bile sözde CHP’yi destekler hale geldi…
Ve diyor ki…
Eski CHP’ye ulaşamayacaksınız, Avrupa tipi (Sosyalist görünümlü Neoliberal Macron’dan bahsediyor) bir solun temsilcisi olacak CHP.
Küresel sömürgecilerin parmağında oynattığı bir solu tarifliyor…
Nereden fonlandığı anlaşılıyor değil mi, Nagehan Alçı’nın?
Küresel sömürgeci Neoliberaller kendisini garantiye alıyor…
Ülkeyi ele geçirmişler ve üretim araçlarına el koymuşlar eğer devletçi bir iktidar gelirse tüm kazanımları tehlikeye girecek…
Türkiye’de yoksullaşan Halk artık din iman edebiyatını yemiyor gibi duruyor…
AKP reddi alabildiğine yükseliyor ancak muhalefet bugüne bu kadar bu reddi sönümlendirmekten başka bir iş yapmadı…
Ama Küresel sermaye her ihtimale karşı muhalefeti dizayn ederek “ya Erdoğan kaybederse” diyerek sömürge haline getirdiği Türkiye’yi elinde tutmaya çalışıyor…
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Daron Acemoğlu ve Jeremy Rifkin ile macerası da bu politikanın eseridir…
Küresel sömürgecileri masaya oturttu Kemal Bey…
Temsilcileri Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu…
Onların arkasında Abdullah Gül…
Hepsinin arkasında Küresel sömürgeciler, yani Neoliberalizm…
Altılı masa bu işbirliği anlaşması sonucu kuruldu…
Akla ziyan bir durum…
Yüzde 1 oyu olmayan, toplumda karşılığı olmayan adamları tüm kadroları ile birlikte iktidara taşımak CHP’ye kısmet oluyor…
Her halükarda onlar kazanıyor…
Kılıçdaroğlu seçimi kaybetse dahi Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu meclise tam kadro girecekler…
Yani Neoliberalizm, yani Emperyalist sömürgeciler Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisinde resmen temsil edilecekler.
Eğer seçim kazanılırsa Türkiye’yi onlar yönetecekler…
Tıpkı şimdi yönettikleri gibi…
Kemal Kılıçdaroğlu tarihi bir hata yaparak CHP’nin tek başına iktidara gelmesini engelliyor.
Zaten Küresel Sömürgecilerin en korktuğu şey bu…
Atatürk’ün çizgisinde antiemperyalist bir CHP sömürgecilerin tüm kazanımlarını ellerinden alabilir ve yeniden tam bağımsız bir Türkiye diyerek onların başına bela olabilir…
O nedenle CHP’yi içten fethetmek ve her ihtimale karşı da onun yanına Ali Babacan ve Davutoğlu’nu monte etmek gerekiyordu…
Küresel sermaye de bunu yaptı…
İşte halkımıza yıllardır anlatamadığımız şey bu…
Yine alkışlıyorlar…
Oysa hangisini seçersen seç sonuç aynı kapıya çıkacak…
Vatan satılmaya, Halk yoksullaşmaya devam edecek…
Vaad edilen 300 milyar dolar neyin veya nelerin karşılığında gelecek?…
Borç geçici bir çözümdür, sadece bir anlık rahatlama getirir, ya sonrası?
Hurmalar hep tırmalar değil mi?
Zaten. bugünde yaşanılan tamda bu…
Hurma yemeye devam edin ve alkışlayın…
Hoş onuda alıp yiyemiyorsunuz ya…
Hiç kamulaştırmadan, satılanları geri almaktan bahseden var mı?
Yok olur mu hiç?
Tam bağımsızlık, Atatürk ve devrimleri demek yürek ister?
Daron ve Rifkin’in peşine takılarak olmaz…
Ali Babacan ve Davutoğlu ile hiç olmaz…
Şak şakçı olmayı bırakıp düşünen, sorgulayan bir toplum olmalıyız…
Ancak bu hedefe çok ama çok uzağız…
Hoşçakal yarın…
Bülent Karagöz…
Ne kadar güzel bir yazı. Yürekten, samimi ve tümüyle gerçek. Keşke herkes okusa.