Emek Partisinin (EMEP), 1 Eylül dolayısıyla yayımladığı açıklamada “Bütün savaşların kaynağı olan emperyalizme ve kapitalizme karşı işçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesini güçlendirmeye devam edeceğiz. Türkiye’de ve bölgede barış ve demokrasi için hakların eşit, özgür birliği yolundan vazgeçmeyeceğiz” denildi.
Suriye’deki savaşın hemen ardından Ukrayna’nın paylaşım savaşının arenası haline getirildiği, Türkiye’nin kuzey ve güney bölgelerinde paylaşım savaşının devam ettiği; Akdeniz, Ege, Kıbrıs’ta gerilimlerin dönem dönem yükseldiği; Afrika ülkelerinin savaş tehditleri ile çalkalandığı belirtilen açıklamada “Savaş hukukunu hiçe sayan paralı askerler bu paylaşım savaşının acımasızca sürmesinin aracı olarak besleniyor” denildi.
Türkiye burjuvazisinin çıkarlarına göre örgütlenmiş yönetim aygıtının, çatışmalı ortamın sonuçlarından yararlanabilmek için savaş ve gerilim kışkırtıcılığında ön sırada olduğu söylenen açıklamada, “Azerbaycan-Ermenistan ve Suriye Savaşı’nda, Libya ve Ukrayna Savaşı’nda yapabildiği her şekilde; sözde arabuluculuk rolüne soyunarak, silah sanayisinin mamullerini satabilmek için ya da nüfuz elde edebilmek için yatırımcıları, vekil güçleri ve askerleriyle birlikte beliriyor” ifadelerine yer verildi.
Yapılanların Türkiye’yi daha da bağımlılaştırmaktan, taviz ve rüşvet bataklığına düşürmekten başka bir işe yaramadığı söylenen açıklamada “Kürt Sorunu’nu imha ve asimilasyon politikaları ile çözme yolundan vazgeçilmediği için baskılar her fırsatta yeni biçimler kazanıyor. Bugün Kürt siyasetçilere yönelik tutuklama, yargılama, özel hukukla infaz yakma, tecrit uygulamaları bu politikaların parçasıdır. Kürt halkının seçme seçilme hakkını tanımayan kayyum uygulaması da aynı kapsamdadır. Kürt sorununun hak eşitliği temelinde çözümü, kolektif hakların güvenceye alınması konusunda hiçbir adım atmayan iktidar bu talepleri bastırmak için süreklileşmiş bir şiddet politikası uyguluyor” değerlendirmesi yapıldı.
Bu gerilim politikasının önemli sonuçlarından birisinin Türkiye’nin milyonlarca mültecinin aktığı bir göçmen deposu olması, diğerinin de demokratik hakların her başlığına yönelik saldırılar olduğu kaydedilen açıklamada “Kendi kâr, sömürü ve rant düzenlerini ihya etmek için çatışmaların ateşini yakan ve körükleyenler arasında savaşların nihai kazananı yoktur. Ama kesin kaybedeni dünya emekçi ve halklarıdır. Çünkü her yeni savaş bir diğerinin ebesidir” denildi.
Açıklamada son olarak şunlar kaydedildi:
“Barış; içi boş nutuklar, yalanlarla süslenen demeçlerle gelmeyecek. Barış dünya işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilen halkların savaşlardan kurtulmak için verdikleri mücadelenin ürünü olacaktır. Bu mücadele savaşları haklı göstermek için gerçeğin çarpıtılmasına, düşmanlaştırmalara, milli güvenlik bahanesiyle temel ve kazanılmış hakların tırpanlanmasına, işgalci ve saldırgan politikalara karşı her gün sürdürülerek gelişecektir. Barış mücadelesi demokratik Türkiye ve bölge mücadelesinin ayrılmaz bir parçasıdır.”