“AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, yerel seçimlerden sonra Türkiye siyasetinin yeniden dizayn edileceğini belirterek, seçim sonrasında yeni anayasa konusunu gündeme alacaklarını ifade etti. Ensarioğlu yeni anayasa için 1921’e işaret etti.”
Genel seçim öncesi Millet İttifakının ortak mutabakat metninde yer alan 1921 Anayasası vurgusunu da unutmadık…
Kılıçdaroğlu ve saz arkadaşları yani altılı masanın da niyetleri buydu… 1921 Anayasasını yeniden hayata geçirmek…
Laik ulus devlet yok edilip, yerine bir nevi ümmet devleti inşa etmek isteniyor…
Yani yerel yönetimler güçlendirilecek, muhtariyetler özerkleştirilecek…
Şehir devletlerinden oluşan bir yapı oluşturulacak…
Kuvvetler ayrılığı prensibi kalkacak ve meclis hükümet sistemine geçilecek…
Meclis tüm yetkileri bir kişiye devredebilir ki, Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya devredilmişti…
DEM Partisi de bu olaya sıcak bakıyor, konuşabiliriz diyor…
CHP kanadından Kılıçdaroğlu’nun da buna itirazı olamaz…
Yerel seçimlerde yaşanacak ağır yenilginin ardından pusuya yatmış olan Kılıçdaroğlu harekete geçecek ve parti yönetimini yeniden ele geçirecek…
Ve Türkiye’de büyük bir sürpriz yaşanabilir…
AK Parti, CHP ve DEM partisi elbirliği ile Anayasayı değiştirme çabasına girebilir, yeniden çözüm süreci diyebilir…
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşmenin ardından muhalefet cephesinin parlamenter sisteme dönüş talepleri çerçevesinde, 1921 Anayasası’nın güçlü parlamento, denetim mekanizması ve yerel yönetimleri öngörmesi bakımından ilham alınabileceğini söylemişti. Sancar, “Güçlü parlamento, güçlü denetim sistemi ve yerel demokrasi öneriyoruz. Tam da bu temel ilkelerin yer aldığı 1921 Anayasası bu konuda ilham kaynağı olarak değerlendirilebilir” demişti.
Hepsi aynı şeyi istemiyor mu?
Evet istiyor hatta bundan sonraki genel seçimlerde üçlü bir koalisyon bile oluşabilir, herkes istediğini alıyorsa neden olmasın?
Burada MHP ne diyecek onu bilemiyoruz ama bir yol elbet bulunur…
Neden 1921 Anayasası, neden en demokratik ve çağdaş bir anayasa olan 1961 Anayasası değil?
Bir savaş dönemi Anayasası olan ve Kanuni Esasi ile birlikte uygulanan 23 maddelik Teşkilat-ı Esasiye neden baz alınarak Anayasa yapma ihtiyacı doğuyor?
Hem de iktidar muhalefet hep birlikte…
Ben size söyleyeyim…
Kemal Derviş’in projesini tamamına erdiren ve ülkenin tüm üretim araçlarını emperyalist küreselci şirketlere devredenlerin ortak amacı ulus devleti yok edip sömürgeleşmede yeni bir çığır açmak…
Emperyalistlerin böl, parçala ve yönet (iliğini kemiğini sömür) taktiğinin en iyi örneğidir Türkiye’de yaşananlar…
Milli ekonomileri olan ve milli kalkınma planları uygulayan ulus devletler zenginleşir, refah düzeyi artar, eğitim seviyeleri yükselir ve asla sömürgeleştirilemez…
Böyle devletleri Emperyalistler hiç sevmezler çünkü karşılarından her açıdan güçlü olan ve dünyaya örnek olan modeller ortaya çıkar ki, bu devletler onlar önünde diz çökmez aksine onlara rakip olurlar…
İşte tam da bu yüzden tüm dünyaya ve mazlum uluslara Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti bir umut olmuştu…
Bu durum sömürgeciler için kabullenilemezdi, Ortadoğu ve diğer 3. dünya ülkelerindeki çıkarları tehdit altındaydı ne yapıp ne edip yılanın başını ezmeliydiler…
Ve planlar üzerine planlar yaptılar…
Atatürk sonrasında ABD ve İngiltere ile kurulan münasebetler sayesinde devrin devlet adamları milli kalkınmayı bir kenara itip ithal ikameci modelle sömürgeleşmenin önünü açtılar…
Bir Rus tehdidi icat edip, Nato üyeliği devreye sokuldu ve böylece artık sömürgeleştirilmeye başladı…
Her ne kadar buna karşı çıkanlar 60 ihtilali sonrası Jan Tinbergen gibi Nobel ödüllü iktisatçılar ile Devlet Planlama Teşkilatını kurmuş olsa da emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin oyunları ile baş edemediler…
Amerikancı 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin ilk saldırdıkları nokta ise demokratik, özgürlükçü, temel hak ve hürriyetleri öne çıkaran 1961 Anayasası oldu…
Bu Anayasayı delik deşik ettiler…
Ve Özal gibi adamlar ile ülkeyi tam sömürgeleştirdiler…
Şimdi, Neoliberal Kılıçdaroğlu, Babacan, Davutoğlu, Akşener mutabakat metinlerine 1921 Anayasasını iş olsun diye koymadı…
Emperyalistler böyle istediği için koydular…
Neoliberal küreselciler altın yumurtlayan tavuk haline getirilen Türkiye ile oynuyorlar…
Bölecekler, parçalayacaklar ve küçük şehir devletlerinden oluşan sömürgecikleri aralarında tekrar paylaşacaklar…
Sadece Türkiye değil…
Suriye, Irak ve nihai hedef İran halkları da aynı kaderi paylaşacak…
Yeraltı ve yerüstü kaynakları, bedava işgücü ve bilumum üretim araçları emperyal şirketlere ve işbirlikçilerine üleştirildi zaten şimdi cahilleştirilen, kutuplaştırılan halk açlıkla cebelleşecek iyi mi?
Ulus devletin yok edilmesinin en büyük amacı bu yanlışlardan geri dönebilme ihtimalidir…
İktidar ve muhalefet el birliği ile emperyalistlerin bu topraklardaki emellerini gerçekleştirmeleri için olağanüstü bir çaba sarf ediyorlar…
Milli kalkınma, tam bağımsızlık ve satılan devlet kuruluşlarının yeniden kamulaştırmasından, tarım alanlarının, meraların ve ormanların yeniden halkın olmasından bahseden bile yok…Devlet sermayenin koruyucusu haline gelmiş ve halk ise köleleştirilmiş durumda…
Kurtuluş 1921 Anayasasında falan değil kardeşim…
Halkın etnik kutuplara ayrılıp ortaçağ karanlığına gömülmesinde değil…
Tam bağımsız, demokratik bir cumhuriyetin temellerinin yeniden atılmasındadır…
Birbirinden farkı kalmayan biri milliyetçi postu giymiş, biri sosyal demokrat postu giymiş, biri sınıf devrimcisi postu giymiş, biri muhafazakar postu giymiş neoliberallerden oluşan partilerden bu memleket için bir kurtuluş reçetesi çıkmaz…
En büyük sorun, en büyük düşman emperyalizm ve onun işbirlikçileridir…
Bugün bu ülke halkı yoksul ise, açlıkla ve cehalet ile cebelleşiyor ise tek nedeni Emperyalist Küreselcilerin sömürgesi haline getirilmesidir…
Türkiye’de NATO’ya selam çakan CHP ile Amerika’ya dost ve müttefikimiz diyenlerin amacı başkadır…
(Oysa tüm dünyanın baş belasıdırlar en büyük terör üreticileridir, yağmalarlar, öldürürler, tecavüz ederler ve onlar insanlığın en büyük düşmanıdırlar…)
Önümüzdeki genel seçimlere giderken bu daha net anlaşılacaktır…
Eğer yerel seçim sonrası CHP içerisinde bir devrim yaşanmaz ise, CHP Genel Merkezinde neoliberal işbirlikçiler oturmaya devam eder ise AKP, DEM ve CHP hep birlikte yeni bir çözüm süreci başlatacaktır… 1921 Anayasası o nedenle ileri sürülüyor…
Bu başlangıçta iyi bir şey olarak algılanacak olsa da uzun vadede ülkeyi önce eyaletler ardından ise bölünmeye götürecektir…
Güçlendirilmiş yerel yönetimler kulağa hoş geliyor ama işin aslı başka…
İnsanlar devletin ve sermayenin ideolojik aygıtları ile maniple edilerek ikna edilecek ve iş işten geçtikten sonra acı gerçekle karşı karşıya kalacaktır…
Bu toprakların gerçek sahipleri vatansız kaldıklarının farkına vardıklarında artık yapacak hiç bir şeyleri olmayacak…
Perde arkasından Küresel sömürgeci şirketlerin yönettiği şehir devletçikleri…
Modernitenin üzerinden geçtiği ortaçağ düzeni…
Emperyalistler Ortadoğu’da yeni bir oyun tezgahlıyor ve Türkiye en büyük kurban…
Mısır Müslüman Kardeşler Örgütünün 6 liderini idam kararı aldı…
Birleşik Arap Emirlikleri bir anda kadınlara özgürlük dağıtmaya ve çağdaş bir devlet görünümüne bürünme adımları atıyor…
Filistin yeniden Kerbela’ya döndürüldü…
Hiçbiri tesadüf değil…
Çin ve Rusya’nın giderek güçlendiği coğrafyalarda yeni savaşlar tezgahlanacak…
Küçük şehir devletçileri kurulacak, bölüşülecek…
Ve Amerika bölge halklarına özgürlük getirecek ne kadar hoş!
Son nokta Büyük İsrail…
Benden söylemesi…
1921 Anayasası 1876 da kabul edilen Kanun-i Esasi ile birlikte uygulanmıştır…
Yani Teşkilat-ı Esasiye yürürlüğe girdiğinde eski Anayasa yürürlükten kaldırılmamıştı…
KANUN-İ ESASİ MADDELERİ
Kanun-i Esasi, 12 bölüm ve toplamda 121 maddeden oluşmaktadır. Kanun-i Esasi, Osmanlı’nın içinde bulunduğu durum gözetildiğinde oldukça modern bir anaysa konumunda kalmaktadır. Kanun-i Esasi maddelerinden önemlileri şunlardır;
- Devletin başkenti İstanbul’dur.
- Devletin resmi dili Türkçedir,
- Devletin resmi dini İslam’dır,
- Kanun-i Esasi ile alınan hiçbir karar İslam’a aykırı olamaz,
- Saltanat ve hilafet, Osmanlı ailesinin en büyük çocuğuna aittir,
- Yasama görevi Ayan Meclisi ve Mebusan Meclisi’ne verilmiştir,
- Kanun teklifini ancak hükümet verebilir,
- Hükümetin sorumluluğu meclise değil, padişaha karşıdır,
- Meclisi açma ve kapama yetkisi padişahındır,
- Meclis-i Mebusan üyeleri 4 yıl süre ile seçilecektir,
- Bakanlar Kurulunun başı, Sadrazamdır,
- Sosyal haklar tanınmıştır,
- Konut dokunulmazlığı ve mülkiyet hakkı gibi haklar garanti altına alınmıştır,
- Padişahın toplum düzenini bozan kişiyi sürgün hakkı vardır,
- İşkence ve eziyet yasaklanmıştır,
- Vergi alımı kanun altına alınmıştır
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu veya 1921 Anayasası, ilk Türkiye anayasasının ilkelerini belirleyen; 85 numaralı ve kabul tarihi 20 Kânun-ı Sani 1337 olan 23 madde ve bir ayrık maddeden oluşan kısa çerçeve anayasa niteliğinde bir belgedir. 1923 yılındaki değişiklikle Cumhuriyet ilan edilmiştir.
Madde 1- Hakimiyet bilâ kaydü şart milletindir. İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir.
Madde 2- İcra kudreti ve teşri salahiyeti milletin yegâne ve hakiki mümessili olan Büyük Millet Meclisinde tecelli ve temerküz eder.
Madde 3- Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur ve hükûmeti “Büyük Millet Meclisi Hükûmeti” ünvanını taşır.
Madde 4- Büyük Millet Meclisi vilayetler halkınca müntehap azadan mürekkeptir.
Madde 5- Büyük Millet Meclisinin intihabı iki senede bir kere icra olunur. İntihap olunan azanın azalık müddeti iki seneden ibaret olup fakat tekrar intihap olunmak caizdir. Sabık Heyet lâhik heyetin içtimaına kadar vazifeye devam eder. Yeni intihabat icrasına imkân görülmediği takdirde içtima devresinin yalnız bir sene temdidi caizdir. Büyük Millet Meclisi azasının herbiri kendini intihap eden vilayetin ayrıca vekili olmayıp umum milletin vekilidir.
Madde 6- Büyük Millet Meclisinin heyeti umumiyesi teşrinisani iptidasında davetsiz içtima eder.
Madde 7- Ahkâmı şer’iyenin tenfizi, umum kavaninin vazı, tadili, feshi, ve muahede ve sulh akti ve vatan müdafaası ilânı gibi hukuku esasiye Büyük Millet Meclisine aittir. Kavanin ve nizamat tanziminde muamelatı nasa erfak ve ihtiyacatı zamana evfak ahkamı fıkhiye ve hukukiye ile adap ve muamelat esas ittihaz kılınır. Heyeti Vekilinin vazife ve mesuliyeti kanunu mahsus ile tayin edilir.
Madde 8- Büyük Millet Meclisi, hükûmetinin inkısam eylediği devairi kanunu mahsus mucibince intihap kerdesi olan vekiller vasıtası ile idare eder. Meclis icrai hususat için vekillere veçhe tayin ve ledelhace bunları tebdil eyler.
Madde 9- Büyük Millet Meclisi Heyeti Umumiyesi tarafından intihap olunan reis bir intihap devresi zarfında Büyük Millet Meclisi Reisidir. Bu sıfatla Meclis namına imza vazına ve Heyeti Vekile mukarreatını tasdika salahiyettardır. İcra Vekilleri heyeti içlerinden birini kendilerine reis intihap ederler. Ancak Büyük Millet Meclisi Reisi vekiller heyetinin de reisi tabiisidir.
İdare
Madde 10- Türkiye coğraafi vaziyet ve iktisadi münasebet noktai nazarından vilayetlere, vilayetler kazalara münkasem olup kazalar da nahiyelerden terekküp eder.
Vilâyat
Madde 11- Vilâyet mahalli umurda manevi şahsiyeti ve muhtariyeti haizdir. Harici ve dahili siyaset, şer’i adlî ve askeri umur, beynelmilel iktisadî münasebat ve hükûmetin umumi tekâlifi ile menafii birden ziyade vilâyata, şâmil hususat müstesna olmak üzere Büyük Millet Meclisince vaz edilecek kavanin mucibince evkaf, Medaris, Maarif, Sıhhiye, İktisat, Ziraat, Nafia ve Muaveneti içtimaiye işlerinin tanzim ve idaresi vilâyet şûralarının salâhiyeti dahilindedir.
Madde 12- Vilâyet Şûraları vilâyetler halkınca müntehap azadan mürekkeptir. Vilâyet Şûralarının içtima devresi iki senedir. İçtima müddeti senede iki aydır.
Madde 13- Vilâyet Şûrası, azası meyanında icra amiri olacak bir reis ile muhtelif şuabatı idareye memur azadan teşekkül etmek üzere bir idare heyeti intihab eder, İcra salahiyeti daimi olan bu heyete aittir.
Madde 14- Vilâyette Büyük Milet Meclisinin vekili ve mümessili olmak üzere vali bulunur. Vali, Büyük Millet Meclisi hükûmeti tarafından tayin olunup vazifesi devletin umumi ve müşterek vazaifini rüyet etmektir. Vali yalnız devletin umumi vazaifile mahalli vazaif arasında tearuz vukuunda müdahale eder.
Kaza
Madde 15- Kaza yalnız idari ve inzibati cüzü olup manevi şahsiyeti haiz değildir. İdaresi Büyük Millet Meclisi hûkümeti tarafından mansup ve valinin emri altında bir kaymakama mevdudur.
Nahiye
Madde 16- Nahiye hususi hayatında muhtariyeti haiz bir manevi şahsiyettir.
Madde 17- Nahiyenin bir şûrası, bir idare heyeti ve bir de müdürü vardır.
Madde 18- Nahiye şûrası, nahiye halkınca doğrudan doğruya müntehap azadan terekküp eder.
Madde 19- İdare heyeti ve nahiye müdürü, nahiye şûrası tarafından intihap olunur.
Madde 20- Nahiye şûrası ve idare heyeti kazai, iktisadi ve mali salahiyeti haiz olup bunların derecatı kavanini mahsusa ile tayin olunur.
Madde 21- Nahiye bir veya birkaç köyden mürekkep olduğu gibi bir kasaba da bir nahiyedir.
Umumi Müfettişlik
Madde 22- Vilâyetler iktisadi ve içtimaî münasebetleri itibariyle birleştirilerek umumi müfettişlik kıtaları vücuda getirilir.
Madde 23- Umumi müfettişlik mıntakalarının umumi surette asayişinin temini ve umum devair muamelatının teftişi, umumi müfettişlik mıntakasındaki vilâyetlerin müşterek işlerinde ahengin tanzimi vazifesi Umumi müfettişlere mevdudur. Umumi müfettişler Devletin umumi vazaifile mahalli idarelere ait vazaif ve mukarreratı daimi surette murakebe ederler.
Maddei Münferide
İşbu kanun tarihi neşrinden itibaren meri olur. Ancak elyevm münakit Büyük Millet Meclisi 5 Eylül 1336 tarihli nisabı müzakere kanununun birinci maddesinde gösterildiği üzere gayesinin husulüne kadar müstemirren müçtemi bulunacağı cihetle işbu Teşkilatı Esasiye Kanunundaki 4 üncü, 5 inci, 6 ncı maddeler gayenin husulüne elyevm mevcut Büyük Millet Meclisi adedi mürettebinin sülüsanı ekseriyetle karar verildiği takdirde ancak yeni intihabdan itibaren meriyül icra olacaktır.