CHP ile ilgili yazı dizimizin bu bölümünde yine İzmit’te yaşanan tablo skandalı ile devam edelim…
İzmit ile ilgili görüşlerimi dün anlatmıştım ama ilave etmem gereken bir şey var…
İlçeden kaybedilen tablo konusunda yeni gelişmeler var…
Çok özel ve emin kaynaklardan öğrendiğim bilgiye göre…
Tablo 2 yıl kadar camcıda kalmış yani pandemi döneminde ve ilçe tadilata girdi aynı zamanda…
Üst düzey bir parti yetkilisi camcıya ulaşmış…
Camcı tabloyu Hakan Çakar’ın kendisini arayarak gönderdiğim şu şahsa ver dediğini ve oda gelen şahsa teslim ettiğini söylemiş…
Yani tablo Hakan Çakar’ın direktifi ile birisine verilmiş kardeşim…
Akıbetini bilemiyoruz…
Ama tablo kayıp değil, kaybedilmiş…
Hem de planlı ve programlı bir şekilde, hesap kitap yapılarak yapılmış bu iş…
Önce tablo 2 yıl camcıda bekletilerek insanların tabloyu hatırlayıp hatırlamadıkları ölçülmüş…
Bu süre içerisinde soran olsa tablo camcıda diyecekler…
Ama kimse sormayınca akışına bırakılmış ta ki, ilçe başkanlığının sonuna gelene kadar…
Büyük bir olasılıkla ilçe başkanlığınsan ayrıldıktan sonra yani devir teslim yapıldıktan sonra tabloyu yine soran olmayınca Hakan Çakar’ın aklına tablo gelmiş ve camcıdan onu aldırmış…
Eee biz bu adama boşuna simsar demedik…
Şimdi az önce bahsettiği parti yetkilisi simsara 2-3 gün zaman vermiş ve bu tabloyu ortaya çıkar getir yerine as demiş…
Ben bu duruma karşıyım ortada bariz bir suç var…
Bu suçu işleyenler halkın karşısında cezalandırılmaz iseler, diğer simsarlar daha çok cesaret alır ve CHP’ye duyulan güven azalır…
Adalet böyle hırsızlık ört bas edilerek tesis edilemez.
Olması gereken bu simsarın adalete teslim edilmesidir…
Zamanında bas bas bağırdık ama kimseye dinletemedik…
Tıpkı Fatma Kaplan’ın belediye başkanı yapılmasına yanlış yapıyorsunuz kardeşim diye haykırdığımızda dinletemediğimiz gibi…
CHP’nin düşürüldüğü durum budur…
Sadece İzmit’te durum böyle değil ki…
Onun adamı, bunun adamı diye genel merkeze yerleştirilenlerden tutun…
Yine Tuncay Özkan’ın çabalarıyla belediye başkanı yapılanlara kadar…
Aydın’da topuklu efesine kadar…
Genel Merkezde Bülent Kuşoğlu’na kadar hesap veremeyen o kadar çok isim var ki…
Ve hiç birine hiç bir şey yapılmıyor…
Tuncay Özkan ve Bülent Kuşoğlu seçim sürecindeki harcamaların hesabını veremiyorlar ama halen koltuklarında oturuyorlar…
Partide boruları ötüyor…
Ve bu simsarlar parti içerisinde öyle örgütlenmişler ki her kritik noktaya adamlarını yerleştirmişler…
CHP bunların çiftliği olmuş…
Kılıçdaroğlu’nun bunlardan haberi yok mu yani şimdi?
Neden bu şaibeli adamlar hakkında gereğini yapmıyor?
Çünkü her şey onun bilgisi dahilinde organize ediliyor ya da bu adamların elinde Kılıçdaroğlu’nu teslim aldıkları bir şeyler var…
Bahanesi falan yok bu işin her şey onun bilgisi dahilinde oluyor kardeşim…
Neden CHP’de parti içerisinde demokrasi yok sorusunun cevabı burada gizli…
Örneğin…
Eğer parti içi demokrasi işlese…
Evli barklı Okan Konuralp sevgilisini vekil yaptırıp, genel başkan yardımcısı yapabilir mi?
Ya da şöyle diyelim…
Engin Özkoç olmasaydı Okan Konuralp CHP’de bu kadar söz sahibi olabilir miydi?
Bir silsile halinde gidiyor adamcılık ve dejenerasyon…
Mesele memleket değil mesele parti içi iktidarı elinde tutup seçim kaybetmek…
Bu organize bir harekettir…
Yani eğer parti içi demokrasi işlese…
Tuncay Özkan çetesi vekillikleri, belediye başkanlıklarını kendi adamlarına dağıtabilir miydi?
CHP’de büyük bir dejenerasyon yaşandı ve bunun sorumlusu Kemal Kılıçdaroğlu’dur…
Genel Başkan odur ve tüm sorumluluk ona. aittir…
Onun sayesinde Neoliberaller çetesi CHP’ye çöktüler ve istedikleri gibi at oynatıp seçim kaybettiriyorlar…
Simsar sadece İzmit’te değil CHP’nin her yerine uzanabildikleri tüm kilit noktalarına dağılmışlar…
Hep diyorum ya…
CHP kurtulmadan Türkiye kurtulamaz…
Önce CHP simsarlardan temizlenmelidir…
CHP’ye 13 yıldır tüm seçimleri kaybettiren bu takımdır ve onların görevi budur…