Amerikan müesses nizamının sesi Foreign Policy dergisinde 17 Nisan tarihinde yayınlanan “Kılıçdaroğlu İşçi Sınıfı Olmadan Kazanamaz” başlıklı yazıyı Sözcü Gazetesi gündeme getirmiş; Memleket Gibi olarak biz de manşete taşımıştık.
Ancak, Foreign Policy asıl önemli yorumu 14 Nisan tarihinde yayınladı. Derin abilerden Stephen A. Cook’un imzasını taşıyan yazı, emperyalist elitlerin Türkiye’de nasıl bir yönetim istediğini anlatıyor; Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanmasını pek istemediklerini de.
Sadece Aytunç Erkin, yazının varlığından söz ettiği için takdiri hak ediyor. Ancak o da yazının ayrıntısına girmedi, giremedi. Yaygın kanaate ters birşey yazmak, cesaret işi Türk basınında.
Cook’un yorumu kendini ‘sol’ (!) olarak lanse eden bazı çevrelerin pek hoşuna gitmeyen doneler içeriyor.
Haliyle, solculukla Batı yandaşlığının birlikte yürüyebileceğini sananlar rüyadan uyansın diye biz, halkımıza ulaştırıyoruz yazıyı.
Kendini “sol” olarak lanse edenler diyorum. Kalbi yurt sevgisiyle çarpan, gerçek solcular müstesna. Batının, ne müttefik ne dost ne de yatırımcı olarak bu halka yanaşmayacağını bilenler, Cook’un düşüncelerinin kamuoyuna anlatılmasından memnun olacaktır. Gerçek solcular, emperyalistlerin niyetini aşağı yukarı biliyorlar zaten. Batı ile arayı düzeltme, Batı’dan onay alma gibi niyetlerini belli edenlerin, solculukla ya da vatanseverlikle bir ilgisinin olmadığını da biliyorlar.
Sözümüz, CHP içerisinde emperyalistlerle flört edenlere, daha doğrusu onları solcu sananlara.
Sağ söylemli ‘liberal’ Batı işbirlikçileri” yıllarca NATO ve Amerikan silah arkadaşlığı ile yutturuldu bu halka. Kıbrıs ambargosu bir şamar vurdu. Önce Evren, sonra Özal’ın fütursuz pragmatizmi “Bir koyup üç alacağız” masallarını okudu, toparladı işbirlikçi cepheyi. Texas’da George Bush ile başbaşa bir hafta sonu bile geçirmişti Çankaya’nın şişmanı, yaşı yetenler hatırlar o utanç günlerini. Ama asıl solu yok etmişti 12 Eylül’ün Amerikan uşakları, böylece tuhaf, dejenere bir güruh peydah oldu, deniz piyadelerinin tohumlarıdır belki. Sol söylemli Batı işbirlikçiliği alttan alta yayıldı. Sürgün yıllarında kucak açmıştı Almanya, İsveç, Britanya, Fransa. Ne kadar ciciydi Avrupalı dostlar, iyiliğimizi istiyorlardı, çok seviyorlardı bizi… Kucaklarına oturuversek, Avrupalılar yönetseydi bizi, ne güzeldi.
İşte böyle fahişeleşti, eski solun bazı artıkları.
Bugün halen fonlanarak, solculuk ticaretiyle geçiniyorlar bu ülkede. Bir de sosyal demokrat olanları var, onlar hepten pervasız. Kemal Derviş’i hatırlayın.
Sözün özü, sol söylemli Batı işbirlikçiliği Avrupa Birliği hülyasıyla sunuldu bu memlekete. Nedense sözde muhafazakar Özal ile aynı tarafta olmaları da hiç garip gelmedi bu solculara. Ee, onlar da NATO’yu destekliyordu zaten, bunlar ulusal hedeflerdi, ülkenin çıkarları için(!).
Hem, bu cahil halka karşı Batılı müttefiklerimize ve NATO’nun parçası ordumuza dayanmalıydık. Sonuçta, bariz NATO operasyonu olan 28 Şubat’ı sözde solcular destekledi bu ülkede. Bu toprağın ozanı Ahmet Kaya’ya onlar saldırdı, kuduz köpekler gibi. Kemal Derviş denilen işgal güçleri komiseri solcu diye yutturuldu bu ülkede, sözde solcuların kalemiyle.
Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) çerçeve anlaşmasını okumadan, bir çekince koymadan imzalayan da Demokratik ‘Sol’ Parti idi bu ülkede.
Hoş, diğer sosyal demokratlar da bu konuları sorgulamaktan halen aciz.
Bir kaç vatansever varsa bile, susmaları ondan. Bu tür yorumların kamuoyu tarafından öğrenilmesi, Batı ile işbirliği masalı üzerinden konumunu koruyan ‘sözde solcu’ elitlerin sonu demek zira.
Lord hazretleri kendisini sevdiği için ırzına geçti sanıp sevinen zavallı köylü kızı gibi, sözde solcularımız da sevine dursun hele; Batı bizi destekliyor, Erdoğan’ı gözden çıkardılar diye. İşlerin hiç de öyle olmadığını ayan beyan açıklayan bir yorum yayınladı ABD derin devletinin Soğuk Savaş artığı dergisi Foreign Policy. Gerçeği tokat gibi vuruyor yüzümüze.
Dedik ya, bu yazıyı ulusal medyada yayınlamak cesaret işi.
Bizim korkumuz yok. Yazıyı şöyle bir özetleyelim…
What if Kemal Kilicdaroglu Wins Turkey’s Election? (Ya, Türkiye’nin Seçimini Kılıçdaroğlu kazanırsa?)
…devamı yarın
Dr. Selahattin Okuroğlu